Neden Japonya’yi seviyorum?

Japonlar, kültür olarak dünya üzerinde en renkli toplumlardan biri. Belki geçmişte dünyadan kısmen de olsa kopuk olan bir ada ülkesi olmalarından, belki de hep daha iyiyi aramaları sonucu değişik bakış açılarına kazanmalarından. Ama çoğunuzun hemfikir olacağı konu bizden “farklı” oldukları ve bu bence çok güzel bir şey. Bu blogu okumakta olan herkesin “Japon” deyince aklında bir şeyler oluşuyordur, hayranlık uyandıran şey ise bu “Japon” kelimesinin herkeste farklı etkiler bırakabilmesi. Kiminin aklına bir anime karakteri gelirken, kimi de kendini bir çay seremonisinde düşleyebilir. Japonlar o kadar renkli, o kadar değişik bir toplum ki onlar tam olarak anlamak mümkün değil. Gizemli oldukları kadar ilgi çekiciler de. İşte beni bunlardan bazıları o kadar etkiledi ki bir de bakmışım Jikad’da Japonca öğreniyorum, Go oynuyorum, Aikido’ya gidiyorum.

Japonları Anlama Kılavuzu” diye bir kitap çıkarılsa kadınları anlama kılavuzundan daha kalın olacağı kesin. Kültürleri o kadar çeşitli ve her alanda o kadar farklı stiller, disiplinler var ki, detaylar içinde kaybolmamak mümkün değil. Bir alanda ustalık kazanmanın kolay yolu yok, Japonların her şeyde aradıkları mükemmeliyetçilik ve detaycılık yıllar sürecek özverili çalışmayı gerektirmekte. Bu konular hakkında da bu blogta iki-üç sayfada her şeyi anlatmak ise imkansız. Bu nedenle Japon denince benim aklıma gelen şeylerden kısa kısa bahsederek elimden geldiğince özetlemeye çalışacağım. Bunu yaparken de bende oluşan iki farklı Japonya görünümünden yola çıkacağım, “Geleneksel Japonya” ve “Modern Japonya“. Birinde Japon bahçesinde kimonomuzla gezerken diğerinde Akihabara sokaklarında kaybolacağız.

İbrahim EROL

Comments are closed